KAR DERGISI “GÜNCELIMIZDE KARIKATÜR”…

news-bant.jpg

kar.jpg


GÜNCELÝMÝZDE KARÝKATÜR
 
Kar, yazýn-sanat-kültür dergisinin 18. sayýsý yayýnlandý.
Bu sayýnda dosya konusu ”Güncelimizde Karikatür” den oluþturulmuþ.
Derginin ön kapaðýnda Hasan Seçkin’in, arka kapaðýnda ise Sefer Selvi’nin karikatürü bulunuyor.
Sunuþ yazýsýný Niyazi Yaþar’ýn kaleme aldýðý dergide, diðer yazarlar ve konu baþlýklarý þöyle;
Canol Kocagöz ”Sermaye metalaþmamýþ mizah ve karikatürü yok etmeye mi çalýþýyor?”
Hasan Efe “Güncelimizde karikatür ya da günümüzde karikatürün iþlevi ne olmalýdýr?”
Abdülkadir Uslu ”Karikatürün iletiþim ya da Prapoganda gücü”.
Tahsin Özgür “Karikatürden hareketle…”.
Akdað Saydut “Gülen, gülümseyen, düþünen bir dünya yaratmak için her þey”.
Raþit Yakalý “Karikatür üzerine kýsa bir söylem”.
Mustafa Yýldýz “Ýzmir’de karikatür okulu: Gýcýk”.
Mustafa Bilgin:”Karikatür: Yücelten muhalif”.
Hasan Akarsu “Ercan Akyol’un karikatürleri: Çiziyorum 2005 kitabýnýn tanýtýmý”.
Yusuf Çotuksöken “Evrensel ve ulusal bir iletiþim biçimi olarak karikatür” baþlýklý Canol Kocagöz ile söyleþisi bulunuyor.
Kar-Haber Karikatür Dünyasýndan, sayfalarýnda yer alan haber baþlýklarý ise þöyle:
Ayakkabý konulu yarýþmanýn ödül töreni yapýldý..
Zafer Güvenin 3. yýlý, Saat Kulesi ‘Ortak’ karikatür sergisi, Karikatürcüler Derneði yeni yönetimini seçti..
Türkiye’nin ilk ‘Karikatürlü Evi’ açýldý…

 

“BILDIRI” DEGERLENDIRMESI…

imza_kampanyasi-bant.jpg

imza_kampanyasi2.jpg

BILDIRI SONRASI DEGERLENDIRME…

Az da olsa bazi arkadaslarimizin bildiriden yana endiseleri oldugunu görmekteyiz. Özellikle bildirinin Izoder yarismasina odaklanmis oldugu konusunda hemfikirler. Oysa, söz konusu bildiride de belirttigimiz gibi, hic bir kurum ve cizeri hedef almadik. Sadece yillarin birikimini son örnege ataclayarak sunduk o kadar. Tepkilerimiz son yillarda artan benzer karikatürlere, jurilere ve karikatur yarismasi düzenleyen kurumlaria yönelikti.

Son yillarda düzenlenen karikatür yarismalarinda karikatürü kendi kurumlarinin reklami dogrultusunda kullanan (bir anlamda alet eden) kurumlara rastlamiyor degiliz. Ilk bakista etik olarak dogru gözüküyor gibi gelse de, bu sektörel kurumlarin is alaniyla ilgili konularin secimi,  ister istemez yarismaya gönderilen karikatürlerde o kurumun reklamini yapmaya yöneltmektedir. Sadece karikatur sanatina “albüm” kazandirdiklari icin bu tür kurumlar desteklenemez. Evet, karikatur albümlerinin bir yarari vardir elbet. Sadece kitapligin raflarinda durmak icin degil, bir sonraki yarismada, ayni esprileri cizmemek  icin önemli belgelerdir. Ama bazi arkadaslarimizin isine baska türlü de yarayabilir. Mesela önceki albümler karistirilip, bazi karikaturler  manipule edilerek yeniden yorumlanabilir. Eh, bir de karsinizda bunlari anlayamayacak, degerlendiremeyecek bir juri varsa, bu karikatür ödül bile alabilir…

Ancak, “yigidi öldür,hakkini yeme”..  Izoder’in yaptigi en güzel sey, sartnameye koydugu benzer karikatürlerle ilgili maddedir ve her yarismanin sartnamesinde olmasi gerekir. Izoder’in en büyük yanlisi, sartnamesine koydugu maddeyi gözardi etmesi ve uygulamamasidir. Yani yaptigi bir dogruyu yine yaptigi bir yanlisla silmektedir. Elbette bu noktada önceligi jurinin kararina birakmalari dogaldir. Zaten tepkilerimiz her ikisine yönelik tepkilerdir.  Bu maddeyi tekrar belirtme geregi duyuyor ve bundan böyle düzenlenecek tüm yarismalarda sartnameye eklenmesini önemle vurguluyoruz:

“Madde 2:  Yarismaya katilacak karikaturler, daha once hicbir yerde yayinlanmamis, odul almamis ve ozgun olmalidir. Yarismada dereceye giren eserlerin kopya oldugu veya onceden odul aldigi sonradan anlasildigi takdirde, verilen odul 10 gun icinde yarismayi düzenleyen kuruma iade edilir. Bu durumda, degerlendirmede bu eserden sonra en yuksek oyu almis olan eser odulu almaya hak kazanir. Bu husus ayrica basin ve diger yollarla kamuoyuna da duyurulur.“

Bu arada sunu da belirtelim. “Karikatür” sadece yarismalarla soluk alan ve yasayan bir sanat dali degil. Bu tür yarismalari kendilerine rant haline getiren kurumlar ve onlara bir anlamda canak tutan meslektaslarimizla Türk karikatürü bir yerlere gelmez. Genc  yeteneklere nasil bir miras biraktigimizi düsünmek bile istemiyoruz.. Özellikle gectigimiz yilda düzenlenen ulusal yarismalarin jurilerine baktigimizda “en son cizdigi karikatürü bile hatirlamayan”, “bileginden cok cenesi calisan karikatürcülerin” oldugunu hepimiz gördük. Bunu da bildiride “Ahbap-Cavus Jurileri” olarak tanimladik.

Jurilere belki onlari yönlendirmek amaciyla nacizane bir önerimiz olabilir. Her zaman saygiyla andigimiz degerli usta Semih Balcioglu’nun jurisinde yer aldigi yarismalarda ne denli titiz oldugunu ve kili kirk yararak karar verdigini hepimiz biliriz. Bilmeyenlere de bu arada hatirlatmis olalim. Degerli ustanin ön elemelerde ilk yaptigi sey, birbirine benzer karikaturlerin hepsini bir arada toplayip ayirmasidir. Bunu da söyle izah etmistir: “Birden cok cizerin aklina ayni anda gelen karikaturler özgün degildir. Yarismaya gelen karikaturlerin genel bir degerlendirmesini yaptiktan sonra sonuca göre ya aralarinda bir secim yapmak üzere ortaya cikaralim, ya da tümünü birden eleyelim. Jurinin görevi en farkli ve etkileyici olani bulup cikartmaktir” Saniriz, burada cok önemli bir mesaj var. Iste bizlerin anlatmak istedigi de budur. “Deneyimsiz ve yetersiz” jurilerden kastimiz, daha kendilerinin bile karikaturcu olup olmadigi tartisilirken, böyle büyük bir misyonun altina girip “karar verme” yetkisini kendinde bulabilen arkadaslarimizdir. Yakin tarihimizdeki yarismalarda ayni kisilerin sürekli ödül aldigi, almadigi yarismalarda da juri üyesi oldugu bircok örnekle belgelenmistir. 

Tekrar hatirlatirsak, bildirimizde ön planda olan; benzer karikaturler, onlara prim taniyan juriler ve bu tür konularda bilgilendirilmeyen kurumlara yönelik tepkilerdir. Izoder, ilk örnek olmadigi gibi, tahminimiz son örnek de olmayacaktir. Bazi arkadaslarimizin konuya “at gözlügü” ile bakmasi, bu bildiriyi Izoder firmasina karsi düzenlenmis bir kampanya olarak görme yanilgisina düsürmektedir. Bu konuda kimsenin bilmedigi bir ayrintiyi sizlerle paylasmak istiyoruz.  Bir kac cizer arkadasimizin 2.lik ödülü kazanan karikatürün benzeriyle ilgili Izoder yetkilisiyle yaptigi telefon konusmasinda yetkili, “Ben sizin gibi düsünmüyorum, bu karikatürler birbirine hic benzemiyor” diyebilme hakkini kendisinde bulabilmektedir.  Bu  diyalogu neden örnekleme geregi duydugumuza gelince; yarisma düzenleyen kurumlarin hic bilmedikleri bir sanat daliyla ilgili ahkam kesmelerini desifre etmektir.

Hatirlatmak gerekir ki, bu bildiriyi özellikle tek kisi ve kurum üzerine oturtmadigimiz, sadece son örneklerden yola cikarak olusturdugumuz icin 108 cizerden onay aldik. Bildirimiz üzerine ödüllerini iade eden karikaturcu arkadasimizin ve kurumun avukatligina soyunanlara söyleyecek sey bulamiyoruz. Bildirinin seyrini degistirmemek icin gerek görmedigimiz bir konuyu tekrar vurgulama geregi duyuyoruz. Türk karikatür tarihinde ilk kez bir karikatürcünün tam “31” adet benzer karikatürü meydana cikarildigini bir kez daha hatirlatalim ve unutanlara bu örneklerin linkini verelim:

http://files.donquichotte.org/mg-similars.jpg

Birebir kopya karikatürleriyle oldukca yüklü ödüller alip, sonra da “sizi ne güzel islettim” deyip ortadan kaybolan Alman cizer Peter Kaste’yi ve Mohammad Ali Khalaji adli Iranli karikatürcünün Irancartoon sitesinde desifre edilmesini animsadigimizda, hic de etik olmayan bir sahiplenme icine girdigimizi görmekteyiz. Zaten bunun icin, bildiriye 108 kisi “sanatciya ve emegine saygi” cercevesinde imzasini atmistir.. Bizi hafiyelikle suclayanlara bir kez daha hatirlatmak isteriz ki, o calismalar bizlere cesitli kanallardan ve tabii ki karikatür camiasindan gelmektedir. Bizlere düsen, dogru örnek olduguna inandiklarimizi yayinlamaktir sadece..

Bazi arkadaslarimizin konuyu genel cercevede ele almayip tek kisiye ve kuruma indirgemelerini “sorumluluktan kacmak” olarak yorumluyoruz. Böyle birilerini kollamakla Türk karikatürü bir yerlere varamaz. Yaptigimiz yanlislari “sahiplenerek” degil, “dogru”ya cevirerek bu misyonun altindan kalkabiliriz. Tek tük de olsa bildiriye karsi olusan muhalif düsüncelerin degisecegini umut ederek, imzalarin yanisira bizlere gelen maillerin bazilarindan (isim belirtmeden ve kimseyi töhmet altinda birakmadan) yaptigimiz alintilari cok yakinda sizlerle paylasabiliriz. Böylelikle. Karikatür dünyamizda neler yasandigini, neden boyle bir bildiriye gerek duyuldugunu cok daha iyi anlayabileceginizi umuyoruz.

Sonucta, bildirimiz amacina ulasmistir. Destek veren tüm cizgi  dostlarina “karikatür” adina cok tesekkür ediyoruz…

Demek ki “emek sömürüsüne ve haksiz kazanca” karsi “tek yumruk” olabiliyormusuz. Demek ki Türk karikatürü “sahipsiz” degilmis. Demek ki “istenildigi zaman” oluyormus.

Yeni yilda “düzgün” karikatürcülerden “özgün” karikatürler görebilme umuduyla…

DON QUICHOTTE


BILDIRI VE DESTEK VEREN CIZERLERIN ALFABETIK LISTESI:

LISTEYE KATILIMLAR DEVAM EDIYOR:

1…….108

109- Engin Selcuk
110- Mustafa Bora
111- Necmi Oguzer
112- Murat Ilhan
113- Lydia Barends
114- Attila Peken
115- Ugur Pamuk
116- Muammer Bilen
117- Ergun Akleman
118- Dr. Vehbi Altuncul
119- Emrah Arikan
120- Mustafa Zeki Yüce
121- Tayfur Sapolyo

122-Inan Yilmaz
123- Serdar Kiciklar

GAZA -ENDLESS ISRAELI ATROCITIES…

gaza-bant.jpg

gazason6.jpg

gaza-menekse3.jpg

MENEKSE CAM-TURKEY

Gaza – Endless Israeli Atrocities

By Mary Sparrowdancer

Today was the end of the world.

It was the end for hundreds of unarmed civilians, including children. The Israeli military, one of the most powerful military forces on earth, has held the 1.5 million civilians captive within Gaza for years. Like the “dog in the manger,” Israel has also deprived these civilians of the simple necessities of life, such as food and water. Still not satisfied with their under-reported atrocities against Palestinian civilians, not satisfied with the hunger, fear, malnutrition, misery, and slow death Israel has delivered to the Palestinians, not satisfied with the Palestinian homes, lands, and orchards Israel has already stolen from the rightful Palestinian owners, the Israeli interlopers have now ordered their massive military to bomb Gaza neighborhoods in a fierce attack that has today reportedly killed hundreds of civilians.

Israel justifies their latest brutality by claiming that they cannot “tolerate” the homemade, sugar-propelled Qassam projectiles fired out of Gaza toward Israeli “settlements” such as Sderot. The fact, however, is that the Qassam projectiles rarely hit anything other than desert sand as was noted by Israeli Defense Minister Yaakov Toran. He stated, “We need to remember that Qassams are more a psychological than physical threat.”

Sderot is located upon the ashes of the former Palestinian village of Nadj. According to a book by Dr. Walid Khalidi, (All That Remains: The Palestinian Villages Occupied and Depopulated by Israel in 1948), the Palestinian inhabitants of Nadj were driven out of their village when this village was ethnically cleansed by Israeli settlers in 1948. Nadj is but one of at least 418 Palestinian villages that were ethnically cleansed by Israeli “settlers” who invaded Palestine from other countries and claimed ownership of Palestine.

It is in sifting through these ashes of Nadj that we can begin to see a hint of the true reason behind the Israeli overkill, the Israeli frantic and brutal rage, and the Israeli racial violence against the Palestinians. Many are surprised to learn that the Palestinians are people who are without an organized military, without aircraft, without tanks, and without sophisticated weapons with which to protect themselves and their loved ones from the brutal Israeli military forces. Many are surprised to learn that, like the American Indians, the Palestinians are refugees in their own country. The reason for the brutal rage against the Palestinians is rooted in international laws regarding the Right of Return of refugees to their homes. According to these laws, the Palestinian refugees must be permitted to return to their own ancestral lands or be compensated justly for what has been taken from them by Israeli force. The simple truth is that Israel, with its ever-mutating, Swiss-cheese borders, cannot remain in existence if this international law is enforced.

Today, the scene in Gaza can only be described as horrifying as Israeli air strikes on the unprotected Gaza civilians have resulted in decapitations and amputations, hospitals overflowing with wounded, black smoke, screams and wailing from those who have seen too much and lost too much, and limbs, flesh, and blood scattered throughout bombed-out neighborhoods. This is “home” if one lives in Gaza and is forced to exist under the jackboots and gloved fists of the Israeli military.

In the meantime, Israel’s Foreign Minister, Tzipi Livni, who is perhaps the Israeli equivalent of a “hard-hearted Barbara Allen,” has defended her “country” (which is still spreading like buckshot wounds throughout stolen Palestinian lands). She is the current mouthpiece asking, as Israel has always asked for the past 60 years, for international sympathy and support of its barbarian brutality. Israel is pretending to be the “victim” yet again while orchestrating another bloodbath.

Perhaps it is time for the international community to finally show some sympathy and support for the limbless corpses and ashes Israel has again left lying throughout the civilian neighborhoods in Palestine that it continues to ethnically cleanse.

____________

(*) Mary Sparrowdancer is an independent journalist, a columnist for Rense.com and occasional assistant producer for Rense radio. She is an internationally published author, and the author of a best-selling book, The Love Song [link] . She was formerly of the Jewish faith before becoming a free thinker. While a member of Judaism, she was sent to Hebrew school by her rabbi, where she learned to read and write Hebrew.

--> This article appeared on [link]