NEZIHE ALTUG’DAN "SEHR-I ISTANBUL VE DON KISOT UZERINE BIR YAZI…
Don Kisot’un "Sehr-i Istanbul"u / Nezihe Altug
Erdogan Karayel’in DQ ve Istanbul Dusunce Dernegi ile ortaklasa duzenledigi "Sehr-i Istanbul" adli sergisine yogun bir katilimin yani sira, muhalif olanlar da vardi. "Karikatur sanati baslangicindan bu yana muhalif bir sanattir ve gucu elinde bulunduranlarin yaninda degil onlarin tam karsisinda yer alir. Elestirisini de kivirmadan, net ve durust bir sekilde yapar.
"Info@donquichotte.org" tarafindan organize edilen ‘Sehr-i Istanbul’ konulu karikatur sergisi beni cok heyecanlandirdi, ama Erdogan Karayel imzasini tasiyan sergi afisini gorunce sasirdim. Afiste uc din ozellikle one cikarilmis. Katilimcilarin kosullandirildiklarini hissettim. Gorebildigim karikaturlerin onemli bir bolumu bu kosullandirmanin basarili oldugunu da gosteriyor." sozleri sanal medyada yer aldi.
Peki, "muhalif" diye adlandirilan bu kisiler kim? Bakis acilari nereden kaynaklaniyor ve neden bir onem tasiyor? Bu muhaliflerin birlikte calistiklari "bagimsiz hareketler" in anlami ne ve basarili olma sanslari var mi? Eger varsa boyle bir sistem cercevesinde nasil muhalif olunur? Toplum icinde muhaliflerin nasil bir rolu vardir? Hayal ettikleri nedir ve neyi temel almislardir? Peki, bu muhalifler toplumu ve toplumsal duzeni degistirme gucune sahip midir? Bence bu sorularin yanitlanmasi icin iktidarsizlarin potansiyeli hakkinda dusunmeye, ancak onlarin hareket ettikleri iktidar alanini sorgulayarak baslayabiliriz. "Sizler karikaturlerinizle Turkiye’ye hangi mesaji verdiniz?"
Bildiginiz gibi romanda kahraman Don Kisot, pek cok kisiyi kurtarir; ama bu adamlar sonradan onun can dusmani olup cikarlar. Alisilmis butun sahteliklere savas acmistir. Teknoloji eger bir yel degirmeni ise onun nazarinda artik o insanligi yok edecek zalim bir sovalyedir. Gormek istedikleri vardir hayatta ve aldansa da hep oyle gorur. Hanlar onun gozunde sato, hanci basi asil derebeyi, pasakli koylu kizi kontestir. O baska dunyadan bu dunyaya bakan gercek bir deli, gercek bir kahramandir.
"Muhalefet kavrami batili gazeteciler tarafindan kendilerini mevcut iktidarin en yuksek mevkilerinde bulunan kisilerle gizli bir catisma icinde bulan kisileri ya da gruplari ifade etmek icin kullanilir. Bu catismalar kimi zaman belli bir takim kavramsal yaklasimlardaki farkliliklardan dolayi ortaya ciksalar da genellikle yalnizca iktidar arzusundan veya iktidari temsil edene karsi duyulan kisisel rahatsizliktan kaynaklanirlar. Bu itibarla, basin hem dusuncenin olusumu, hem de olusan dusuncenin ozgurce aktarilmasi asamalarinda hayati bir oneme sahiptir. Basinda, hele hele karikatur yayinciliginda yer alan ifadeler, bircok kez deger yargilari seklinde olusur. Ozellikle elestirel bakis acisinin urunu olan ve soz soyledigi alanda muhalif bir etki olusmasina neden olan siyasi karikaturler, konulara elestirel acidan yaklasarak ve hiciv yontemini kullanarak cogu kez olumsuz ifadeler icerir. Siyasetciler ve siyasal iktidarlar hakkindaki bu genis degerlendirmeler, demokratik bir toplum duzeninin zorunluluklarindan olmasinin yani sira toplumsal donusum bakimindan da etkin bir ozellige sahiptir. Sanatci bir bakima toplumun sozcusu durumundadir ve eseri vasitasiyla toplumun bastirilmis duygularini ortaya koyar… Avrupa Insan Haklari "Sanatci, yaratici eseri araciligiyla dunya uzerinde kisisel bir vizyonunu dile getirmekle kalmaz, ayni zamanda, icinde yasadigi toplumu nasil gordugunu de ortaya koyar. Bu nedenle, sanat kamuoyunu bicimlendirmekle kalmaz, ayni zamanda kamuoyunun bir ifadesi olur ve halkin gunun temel sorunlariyla yuzlesmesini saglayabilir." der.
Erdogan Karayel, muhaliflere cevaben, "Cok komik. Dinler arasi diyalogu Istanbul zaten yuzyillardir kendi bunyesinde basarmis efsane bir kent. Buyuklugu de oradan gelmiyor mu zaten? Bizim ne haddimize bu diyalogu gelistirmek veya pekistirmek? Yapmaya calistigimiz, uluslararasi karikatur platformunda bu kenti yerli ve yabanci cizerlerin sorgulamalari ve kagida yansitmalariydi. Ve bunu buyuk bir basariyla gerceklestirdik. Sponsorumuz bile yoktu. Para odulu de koyamadik o nedenle. Sadece Milli Egitim Il Mudurlugu bize bir salon tahsis etti ve kokteylini gerceklestirdi. Tum katki bu kadar! Bilirsiniz ozellikle Istanbul’da sergi acmak zordur. Hele resim gibi satisa yonelik olmayan sergilere galeri bulmak neredeyse olanaksiz… Bunlari goz onunde bulundurarak bize sergimiz icin tahsis edilen "Beyoglu Ogretmenevi" galerisine bir jest olarak yarisma afislerimizde de logolarini kullandik. Sergimizin bitiminden itibaren de bu kurum ile sergimizin zaten herhangi bir baglantisi kalmiyor. Don Kisot olarak bu sergimizin Istanbul ilce belediyelerinde "Sehr-i Istanbul/Dun-Bugun-Yarin" basligiyla ve daha panoramik bir bakis acisiyla zincirler halinde devaminin calismalarini yapiyorum" seklinde dusuncelerini belirtmis.
Istanbul’un Don Kisot’unu bir yaziyla tanitmak elbette bu kadar kolay degil, okumak gerek, her iyi sey gibi onu da okumak, onun mucadelesini de gormek, belki cok sevmek belki de hic sevmemek ama okumak ve gormek gerek sergisini, yazdiklarini… Aslinda herkesin icinde var olan bir duygudur kahramanlik. Cunku bazen bir haksizlik ve yanlislik gordugumuz zaman mudahale etmek isteriz. Ama o andaki durumumuz buna musait degildir, yapamayiz, icimizde kalir. Bazilari bunu yapar, tepki gosterir ama cogumuz yapamaz. "Ben olsaydim bunu soyle yapardim, bunu boyle yapardim, karsi koyardim, boyle doverdim"… Ama Erdogan Karayel "ben bunu yaparim" diyor ve isin icine giriyor. Bir "Don Kisot" ruhu var. Kotulerle mucadele etmek istiyor, kulturu de ona musait. "Teksas" gibi yumruk atacak, "Tom Miks" gibi silah cekecek, "Mandrake" gibi hipnotize edecek, buna inanmis ve haksizliga tahammulu yok. Cok durust ve saf bir insan. Kahramanligi oyle algiliyor. Don Kisot’un "Sehr-i Istanbul" adli sergisinde, mizahi ve espriyi yakaliyorsunuz. Daha ilk macerasinda o da "Don Kisot" gibi, yasadigi Almanya’dan Istanbul’a gidiyor.
Ispanya, Meca Kenti’nin koylerinden birinde elli yaslarinda soylu bir adam yasardi. Bu adam bos zamanlarini sovalye romanlari okuyarak gecirirdi. Bu onda oyle bir tutku haline gelmisti ki kendini okudugu romanlarda anlatilan "gezici sovalye" olarak gormeye baslamisti. Artik o, evinde oturamazdi, Romanlarda oldugu gibi zirhini ve silahlarini alip seruvenden seruvene kosmaliydi. Fakat bir eksigi vardi, okudugu romanlarda her sovalyenin yaptigi kahramanliklari adadigi bir prensesi olurdu. Bizim Don Kisot’umuzun prensesi de bu sergiyle "Sehr-i Istanbul" oluyor. Erdogan Karayel nereli? Aslinda Istanbul dogumlu. Ancak onbir yildan bu yana Almanya‘nin Altbach koyunde yasamini surduruyor. Fakat Istanbul‘dan bir turlu kopamiyor. Zira yasamindaki butun guzellikler ve cirkinlikler, dogrular ve yanlislar, iyiler ve kotuler hep bu kentte olmus. Hemen her ay Istanbul’a geliyor, cunku Istanbul’un ona ihtiyaci var, ona inaniyor. Istanbul’un kotulerden kurtulmasi lazim, bunu yapacak kimse de kendisinden baska kimse degil. "Supermen" Amerika’da cunku Turkiye’de degil. Don Kisot’un "Sehr-i Istanbul" adli sergisini aciyor. Supermen’in pelerini var ucarken kullaniyor, Tom Miks’in asker rangers kiyafeti, Teksas’in kurkten sapkasi ve cesitli kiyafetleri var. "Bir kahraman herkes gibi ceket pantolonla gezemez" deyip kendine kiyafet dikiyor ve mizahi seciyor… Bir kahramanin kiyafeti olmasi lazim diyor; kendisi dikiyor. Bir de naraya ihtiyaci var her kahraman gibi; Zagor’un "Ahyaak", Tarzan’in "Aaa", en Kahraman Ridvan’in "Kukuriiikuuu!" gibi onun da nidasi, "Sehr-i Istanbul" narasi…
KlasIk diktatorlugun temel ozelliklerinden biri tarihsel kokenlerinin olmamasidir.(Siklikla rastlantisal toplumsal sureclerin ya da bireysel ve kitlesel egitimlerin rastlantisal sonuclarindan dogan ucube tarihi karakterler olarak gorulurler) fakat bizim sistemimizde ayni durumun gecerli oldugunu kolaylikla soylemek mumkun degildir. Sair Baris Erdogan’in dizelerindeki lanet turkusu gibiydi onun "Sehr-i Istanbul" adli sergisinin ardindan yazilanlar.
GUZELIM MEMLEKETI MAHVETMEYE CIKANLARA LANET TURKUSU
-sahte dindarlarin canagini yalayan utanmazlara-
nasil da tukeniyoruz, tukeniyorsunuz, tukeniyorlar, bizi tukettiler
dedim size bu memleket bizim degil, bu memleket onlarin
golgesinde dua edeceginiz agaclari kuruttular bir bir
besmele dudaklarinda son gunahlari
agizlari kilitsiz kerhane kapisi
nasil da siniyoruz, sindiriliyorsunuz, sindiriliyorlar
yalan makinesinde yilan yutturdular, dolandik durduk
hesap kitap bilmezsiniz dediler, agziniz bes kurusluk kofte
cokecek ocaklarda alevleri kendileri yuttular
dudaklari kirli ellerdeki aya
nasil da degistik, degistiniz, degisiyorlar
elimizdeki sirli aynalar arap tozuna bulanmis ummetci kaynar
uc pare ugruna sozcuklerimiz canak yalar ortadogu’da
kalkacak derman birakmadilar
dizlerimiz diz degil kapaklanmis kole
ah biz namusuyla yumruk sIkamadik, bizi susturdular
onur savasini kaybettik hayber kalesinde
icimizdeki dusunce tohumlarini kuruttular her yerde
yagmurunu unutan bugday sarisiydik
agizlarimiz haykiracak agiz degil, yol cikan haninda parasiz kenef…
Baris Erdogan
Bu muhalif insanlar, Bati’da mesleklerindeki gercek basarilarindan daha cok toplumsal olaylara sahip cikan vatandaslar olarak taninir ya da eylemlerinin elestirel ya da siyasal boyutlariyla bilinirler. Kisisel deneyimimden yola cikarak oncelikle "muhalif" kavrami etimolojik acidan da sorunludur. Basinda yer alan haliyle "muhalif" yoldan cikmis kimse olarak tanimlanmaktadir. Fakat muhalifler herhangi bir seyi yadsimadiklari ya da yalanlamadiklari icin bu tanimlamayi kabul etmezler. Onlar tam tersine, kendi insani kimliklerini vurgularlar. Don Kisot’un," Karikaturcunun su’cu veya bu’cu olmasindan ote once "insan" olmasi gerektigini bir kez daha hatirlatmakta yarar var." sozleri gibi. Eger bir seyi reddediyorlarsa, reddettikleri sey onlarin bir yalani yasamalarina neden olan yanlis veya yabanci unsurlardir.
Sonuc olarak "muhalif" olmaya karar vermez ve yasamlarinin yirmi dort saatini muhalif olmaya adasalar da, bu onlar icin bir meslek degildir, sadece temel bir varolussal durustur. Ayrica "muhalif" olmanin tesadufu dissal sartlarini yerine getirseler de muhaliflik hic kimsenin ozel mulku degildir, sadece bir yaklasima isaret eder. Gerceklerle yasamayi deneyen on binlerce isimsiz insan ve icinde bulunduklari kosullardan dolayi bunu yapmayan ama yapmak isteyen milyonlarca insan vardir. Karikaturistler, yazar ve sairler gibi. Bu insanlar, gerceklerle yasamak icin hali hazirda ilk adimi atmis olanlardan onlarca kat daha fazla cesarete ihtiyac duyarlar. Erdogan Karayel’in "Bu camianin civisi cikmissa, dostluklara ihanet eden, cizerlere asilsiz iftiralarla ayakustu hakkimda asilsiz iddialari empoze etmeye calisan, genc beyinleri ve yetenekleri cerden copten tiplemelerle yanlis yonlendirmeyi ilke edinenler yuzunden cikmistir. Tarih asil bu gibileri unutmayacak, DQ’u baska kitaplarda yazacaktir. Zira modasi gecmis ulusalci zihniyetle benim evrensel dunya gorusum arasinda uzlasmaz ayrisimlar ve ucurumlar var" sozleri daha nice "Don Kisot"lar yaratacak nitelikte. Erdogan Karayel’in Sehr-i Istanbul" sergisiyle, yel degirmenleriyle savasini da tarih yazacak.
Ozgurluk, uzun yillar boyunca felsefeciler, siyaset bilimcileri, hukukcular tarafindan tartisilan ve ne oldugu konusunda ortak bir paydada bulusulamayan, insanligin onemli sorularindan birisi olagelmistir. Bu kavram isiginda dusunce ve dusunceleri ifade etme ozgurlugu de, hukukun ve insan haklarinin tartisilan, ancak onemi hicbir zaman yadsinmayan basliklarindan birisidir. Bu baglamda, ulusal yasalarda ve uluslararasi hukuk ve insan haklari belgelerinde dusunce ve ifade ozgurlugu birbirinden ayrilmaksizin duzenlenmis ve kimi istisnai hallerdeki sinirlandirmalar disinda, insanlarin her zaman dusun ve ifade ozgurlugune sahip olacagi soylenmistir.
Tarih boyunca gerceklesen olaylar gostermistir ki, "gulmece ve cizgi" toplumlar nezdinde buyuk bir etki gucune sahiptir. Bu yuzden bir toplumda mizahin ve karikaturun gelismemesi, dahasi bunlarin gelismesinin guvencesi iktidarlar tarafindan verilecegi yerde karikaturun, bu iktidarlarin siyasi savaslarinin hedefi haline gelmesi, o toplumun gerek ozgurlukler gerekse kulturel acidan gelismesinin onundeki en onemli engellerden birisidir. Bu acidan, buyuk sair Brecht’in su sozlerinin her zaman hatirlanmasi gerekmektedir: "Mizahin olmadigi bir yerde yasamak cok zor ve sIkicidir. Her seyin mizaha donustugu bir yerde yasamak ise olanaksizdir." Yel degirmenleriyle savasini tarih yazacak. Iyi ki varsin "Don Kisot"
Nezihe ALTUG -26.01.2013-ISTANBUL
Yaziyi Word dosyasinda okumak icin:
TRAYKO POPOV
CIVAL EINSTEIN
GÜRBÜZ DOGAN EKSIOGLU
ANGEL BOLIGAN
"UGUR MUMCU" PORTRAIT
ERDOGAN KARAYEL
"YURIY KOSOBUKIN" PORTRAIT
MARIAN AVRAMESCU
"MEHMET ALI BIRAND" PORTRAIT
OSMAN SUROGLU
"AHMET ISIKARA" PORTRAIT
METE ARIF TOKMAK
"AHMET ISIKARA" PORTRAIT (2)
METE ARIF TOKMAK
"SEHR-I ISTANBUL" SERGISINI
2013 YILINDA DAHA GENIS CERCEVEDE
"ISTANBUL’UN DÜNÜ-BUGÜNÜ VE YARINI" KONSEPTIYLE
ISTANBUL’UN DEGISIK ILCE BELEDIYELERINDE
SERGILER ZINCIRI OLARAK SÜRDÜRME CALISMALARI DEVAM EDIYOR..
DQ’U IZLEMEYE DEVAM EDIN…
"BURHAN DOGANCAY-M. ALI BIRAND-TOKTAMIS ATES" PORTAITS… OGUZ GÜREL
"YURIY KOSOBUKIN" PORTRAIT
OGUZ GÜREL